
Özgürlüğün önemli bir kısmını, seçme özgürlüğü oluşturur: Peki ya seçimlerimizin bir kısmını örtülü olarak yapıyorsak ama bu seçimlerin yine de farkındaysak? Öyleyse bu yazıda, insan sorumluluğunu kabaca düşündüğümüzden daha geniş olarak düşünmeye çalışacağız.
Peki bu iddiaya / kanıya nereden varırız? Örneğin sürüklendiğimiz bir psikolojik – duygusal açmazda, giderek kapana kısıldığımızda ve bu kapanı son dakikada fark ettiğimizde: Kendimizi bu açmaza sürükleyecek seçimleri yapmadık mı? Aşık olduk örneğin, gece uyumadan önce ısrarla onu düşünmedik, umutlarımızı hiç gerek yokken bir insana bağlamadık mı? Tek bir umut kalana dek diğer umutları yok etmedik mi?
Ya da bir ilişkiyi sürekli bilinçsizce aşındırırken, o ilişkiden bilinçsiz de olsa kurtulmaya çalışmadık mı? Böyle sürekli bir eylemin bilinçli olmadığını nasıl söyleyebiliriz? Öyleyse biz bilinci çok türev ve keyfi bir farkındalık türü için kullanıyoruz. O halde ona neden ihtiyacımız olsun? Neden özgür irade gibi bir kavrama ihtiyacımız olsun?
Okumaya devam et “Seçme özgürlüğü ve Örtülü seçim”