
Tutkulu ve romantik aşkın bir büyüsü olduğu muhakkak, özellikle de içerisinde olan için. Öyle ki kişinin bu duygulanımın içerisinde aşık olduğu kişi ya da şeye karşı bile körleşmesi, bencilleşmesi ve hırçınlaşması olağan. Öyleyse kitapların ve şarkıların en yüksek payeyi verdiği aşk bile bir hafiflikten bir ağırlığa ve hastalığa dönüşebiliyor.
Sorun nerede? Biz aşk ile kişinin doğal olarak verici, diğerkam ve iyi olacağını umarken, duyguların köleliği nasıl oluyor da insanları uçuruma sürüklüyor? Aşk nasıl olur da kişinin kendi yaşamını zehirler? Yanlış sevgi alışkanlıkları mı geliştiriyoruz? Yoksa çağın önerdiği değerleri, en başta da bencilliğimizi mi aşamıyoruz?
Bu yazıda, Andre Comte-Sponville‘nin Aşk, Cinsellik ve Ölüm kitabındaki aşk üzerine düşünümlerinden hareket ederek bu sorular üzerine düşünmeye çalışalım. Bu tartışma Platon‘un Şölen‘inden hareket edip Spinozacı arzu ve sevgi konseptlerini takip edecek.
Okumaya devam et “Aşkı arıtmak: Platoncu Aşk’tan Spinozacı Sevgiye”